Monotonluğa Tavır Olarak Stereoton Hayat

Onları dinlemeye başladığımda ne karamsardım ne de tekdüze bir hayatım vardı; ancak onlarla ilgili yazmaya başlamak için tadında bir depresyonla dürtülmem gerekiyormuş. Bu yazıyı okuduktan sonra her ne yapmaya niyetliyseniz üç dakika yirmi bir saniyeliğine ondan vazgeçmenizi öneriyorum. Şayet bir süredir benim gibi yaşamın rutiniyle boğuşanlardansanız, ‘monoton’ hayatınıza tavır koymak adına anlamlı bir eylem gerçekleştirmek için şahane bir fırsat yakaladınız. Yani yeni bir kavramdan bahsedelim artık diyorum biraz da ‘stereoton’ yaşamaktan…

KATE , Lüksemburglu beş müzisyenden oluşan bir grup. Bu müzisyenlerden hiçbirinin adının Kate olmadığını belirteyim hemen. Vokalde Seja Katharina Rockel, arka vokal ve gitarlarda Philippe Demart, klavyede Tom Goedert, basta Flëpp Wenger ve davulda Christophe Demart yer almakta.

Kendilerini tanımlamaları ise şöyle:

“Sarı bir denizaltında yaşamıyoruz ama çilek tarlalarını severiz. Bir tür sihir değiliz ama sizi sallayacağız. Öyle şıkıdım nakaratlar değil, gümbür gümbür, iddialı melodileriz. Google’da ilk aramada çıkmayız belki ama Bob Dylan’ın ‘the times they are a-changing’i gibiyiz.”

Yeterince çekici ve harekete geçirici değil mi?

KATE üyeleri, 2010’da çıkardıkları ilk albümleri “Can You Keep A Secret”tan sonra, 2012’de daha ilginç melodiler ve kapsamlı temalarla “Life in Stereo” yu yayınladı. Kendi ülkelerindeki playlistlerde uzun bir süre geçen yılın en çok çalınan şarkısı “Life in Stereo” oldu ve iddia ettikleri gibi Lüksemburg’u salladılar. Şarkıları radyo ve müzik kanallarında çalınadursun, onlar zamanlarını Sophie Marceu’nun rol aldığı “Arrêtez-moi!” adlı filmin müziklerini hazırlamak için kullandılar. Yeni bestelerin yanı sıra ikinci albümdeki “Catherine” adlı şarkıysa yine bu filmde yerini peşinen almış oldu.

Son birkaç haftadır yeni albüm için sık sık stüdyoya giren grup, bu kez akustik şarkılar ‘fısıldayacağını’ duyurdu dinleyicilerine: “KATE Whispering Acoustic”

Hazırlığı süren albümden şarkılar mırıldanmaya zaman var hala. Biz bu arada “Life in Stereo” ile gümbürdesek fena olmayacak gibi. Haydi, “Life is so much fun!” diye haykıran sese kulağınızı tıkamayın. Dans başlasın!

Sinem Dinçer